Geçtiğimiz haftalarda bu köşede Gürcistan’da kaynayan kazanı yazmıştım. Ergin Yıldızoğlu’nun dün Cumhuriyet’te yayımlanan “Başka Bir Ukrayna” başlıklı yazısı, sorunun çok önemli boyutlarına dikkat çekiyor. Başlık da doğrudur. Çünkü Gürcistan’da bazen Ukrayna senaryosu hayata geçirilmeye çalışılıyor, bazen de Ukrayna’da Gürcistan senaryosu hayata geçirilmeye çalışılıyor.
Tiflis’teki protestoları tetikleyen unsur, Gürcistan hükümetine, gelirlerinin yüzde 20’sinden fazlasını yurt dışından sağlayan sivil toplum kuruluşlarını incelemesini zorunlu kılan yasa tasarısı oldu. Bu tasarı örgütlenme ve ifade özgürlüğünü sınırlamamaktadır; Sadece yurt dışından para alanların izlenmesini öngörüyor. Ancak bu bile Batılı ülkeleri çileden çıkarmaya yetti. 2003’teki “Gül Devrimi”nden bu yana Batılı sivil toplum kuruluşları (özellikle Soros Vakfı) Gürcistan siyasetinde etkili oldu. Tasarının kabul edilmesi Batılı ülkeleri Gürcistan’ı istedikleri gibi etkileme fırsatından mahrum bırakacak.
Ama Batı devletlerin egemenliğini de göz ardı ediyor. Yine Yıldızoğlu’nun da belirttiği gibi geçtiğimiz hafta eylemlere Almanya Dışişleri Komitesi Başkanı Roth’un yanı sıra Estonya, Letonya, Litvanya ve İzlanda dışişleri bakanları da katıldı. Bu tablo 2014’te Ukrayna’daki devrimi andırıyor. Ukrayna’da Batı yanlısı gösterilerin yoğunlaştığı bir dönemde dönemin cumhurbaşkanı Yanukoviç bu gösterileri yasaklamıştı ancak ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland ve çeşitli AB yetkilileri bu gösterilere katılarak protestoculara destek vermişti. Yanukoviç’in tutumu eleştirilebilir. Peki bir ülkenin hükümetinin aldığı antidemokratik bir karara başka bir ülkenin yetkililerinin tepki vermesi nasıl beklenebilir? Muhaliflere yoğun baskı uygulandığında eleştirerek, kınayarak veya yaptırım uygulayarak. Ancak Batılılar bunun çok daha ötesine geçerek yasaklı mitinglere katıldılar ve muhalefeti açıkça desteklediler. Şimdi benzer bir senaryo Gürcistan’da da hayata geçirilmeye çalışılıyor.
Cumhurbaşkanı Zurabishvili tasarıyı veto ettiğini açıkladı. Ancak hükümet tasarıyı önümüzdeki hafta yeniden oylayacak ve bu kez cumhurbaşkanının vetosunun aşılması bekleniyor.
BAŞBAKAN’IN KONUŞMASI…
Cumhurbaşkanı Salome Zurabishvili, daha önce de yazdığımız gibi Gürcü asıllı bir Fransız olup, Fransa’nın Tiflis Büyükelçisi iken, Saakaşvili’nin “Gül Devrimi” sonrasında Batılıların önerisiyle Gürcistan vatandaşı yapılarak dışişleri bakanı olmuştur. Gürcistan’a gitti ve bir süre sonra başkanlığa yükseldi. Eski Cumhurbaşkanı Saakishvili görev süresini tamamladığında Ukrayna Cumhurbaşkanı Poroşenko’nun danışmanı oldu ve daha sonra Ukrayna’nın Odessa eyaletinin valisi olarak atandı. Ülkemizde de benzer bir durum düşünün: Yabancı bir ülkenin Ankara büyükelçisi, yabancıların önerisiyle Türkiye’nin dışişleri bakanı oluyor, ardından cumhurbaşkanlığına yükseliyor. Türkiye’nin eski cumhurbaşkanı Bulgaristan’ın Varna ilinin valisi olarak atanmalı. Bizim için hayal etmesi bile saçma olan bu durum, Gürcistan gibi bazı eski Sovyet ülkelerinin gerçeğidir. Zurabişvili bugün Macron’a Güney Kafkasya’yı Rus etkisinden kurtarması çağrısında bulundu ve kendisini Tiflis’e davet etti. Macron, Ukrayna’ya asker gönderebileceğini ve kaosa yol açabileceğini açıklamasıyla gündeme geldi. Bakalım Gürcistan ziyaretinde neler yapacak?
[email protected]