Oktay Arayıcı’nın “Nim Goncagül” adlı oyunu, 70’li ve 80’li yıllarda yaşanan sosyal ve ekonomik değişimlerin kadınlar üzerindeki derin etkilerini anlatan güçlü bir oyun olarak Türk tiyatrosunun önemli eserleri arasında yer alıyor.
Zafer Algöz yönetmenliğinde İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenen bu eser, izleyiciyi İstanbul’un tarihi bir semtinde toplumsal baskılar ve ekonomik zorluklarla boğuşan bir ailenin hayatına davet ederken, Timur Selçuk’un müziği de oyunun atmosferini zenginleştiriyor ve izleyiciyi hikayenin daha da içine çekiyor.
Arayıcı, geleneksel tiyatro oyun kalıplarını modern bir bakış açısıyla yeniden yorumlayarak, sosyal gerçekçi tiyatroyu geleneksel renklerle harmanlayarak Türk tiyatrosuna yeni bir soluk getirdi. Bu bağlamda Goncagül takma adı çağdaş bir ortaçağ oyunu olarak öne çıkmaktadır. Dul İnsaf Hanım ve kızı Gülsün bu komedinin merkezindedir. İnsaf Hanım, kızının gidişatını görmek için “Goncagül” takma adıyla gazeteye ilan verir ve olaylar trajikomik bir şekilde gelişir.
TRAJİKOMEC HİKAYESİ
Oyun, kocasının kalan maaşıyla geçinmeye çalışan İnsaf Hanım (Dilek Güven) ve kızı Gülsün’ün (Şebnem Bilgeer) trajikomik hikayesini anlatıyor. İnsaf Hanım, kızının geleceğini güvence altına almak için evlilik ilanı yayınlar ve bu ilan birçok taliplinin başvuru yapmasına neden olur. Ancak her talibin farklı beklentileri ve ilgileri vardır ve bu da işlerin hızla karmaşık ve komik hale gelmesine neden olur.
Sahne tasarımı minimalist sadeliğiyle öne çıkıyor; İki perde ayna yansıması gibi yerleştirilmiş, arka plandaki müzisyenler aralarındaki boşluktan görülebiliyor. Rampa şeklindeki sahne aynı zamanda ev işlevi görüyor. Ekrana yansıyan elle çizilmiş görüntüler olayların nerede ve nasıl bir atmosferde gerçekleştiğini anlatıyor. Rol sahibi olmayan oyuncuların sahne kenarındaki sandalyelere oturup oyun sırasını beklemesi ile epik tiyatro unsurlarını modern bir yorumla birleştiriyor. Bu oyuncular hem seyirci olarak hem de oyunun bir parçası olarak her anı diğer oyuncularla birlikte takip ediyorlar.
DUYGUSAL ANLAR…
Dilek Güven, İnsaf Hanım rolünde izleyiciye gerçekçi ve derinlikli bir karakter sunuyor. Annenin şefkati, kararlılığı ve çaresizliği izleyicinin empati kurmasını sağlıyor. Şebnem Bilgeer, Gülsün karakterinin saflığını, umudunu ve hayal kırıklıklarını içtenlikle yansıtıyor. Efe Erkekli, Sıtkı karakterine karmaşık ve çok boyutlu bir kişilik kazandırıyor, mizahi ve duygusal anları ustalıkla dengeleyerek oyunun temposunu dinamik tutuyor. Yardımcı rollerde Duygu Gökhan, Erdoğan Aydemir, Engin Delice, Ahmet Dizdaroğlu, Uğur Keleş ve Buğra Kağan Kahraman da güçlü performanslarıyla oyuna önemli katkılar sağlıyor.
Timur Selçuk’un besteleri oyunun duygusal yoğunluğunu artırıp sahneler arası geçişleri yumuşatırken, müzik de karakterlerin iç yolculuklarına eşlik ederek hikayenin iniş çıkışlarını vurguluyor. Köşkün sesleri ve gece hayatı, dönemin ruhunun sahneden izleyiciye aktarılmasında önemli rol oynuyor. Bu müzik baştan sona oyuna büyük katkı sağlıyor ve Timur Selçuk’un melodileri tüm canlılığıyla salonu dolduruyor.
Zafer Algöz, oyunun temposunu ve duygu yoğunluğunu dengede tutarak seyirciye hem güldüren hem de düşündüren bir deneyim sunmayı ustalıkla başarıyor. Arayıcı’nın metnindeki mizahi ve trajik unsurları ustalıkla harmanlayarak, karakterlerin iç çatışmalarını ve toplumsal eleştirilerini etkileyici bir şekilde sahneye taşıyor.
“Rumuz Goncagül” bir tiyatro oyunundan çok daha fazlası; Kadınların sosyal rolleri, ekonomik zorlukları ve aşk arayışları üzerine düşündüren derin bir anlatıma sahip. Oyunun mizahi dili ve trajik unsurları, dönemin toplumsal dinamiklerini ve kadınların yaşadığı zorlukları etkileyici bir şekilde ortaya koyuyor. İnsaf Hanım ile Gülsün’ün hikâyesi, umutsuzlukta umut arayışının evrensel ve zamansız bir tema olduğunu izleyiciye hatırlatıyor.